İzmir’de yer sarsıntısı paneli düzenlendi

Yer Bilimi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi eliyle “2. yılında 30 Teşrinievvel Sisam Depremi” mevzulu panel düzenlendi.

İzmir Mimarlık Merkezi’nde planlı etkinlikte mütekellim Yer Bilimi Mühendisleri Odası Şubesi Başkanı Koray Yoğun Önalan, antika çağ gezginlerinin notlarında Iye Bölgesi’nde güçlü insanların sonsuz meydan sarsıntıları yaşamaları zımnında paslı olduğuna vadi verdiğini, o çağdan beri bile huzursuzluğun tükenmediğini söyledi.

İki sene önceki depreme “İzmir Depremi” demenin akıllıca olmadığını kaydeden Önalan, 70 kilometre uzakta ayrımsız fayın kırılması sonucu gelişen depremin Bayraklı ilçesini vurduğunu rapor etti.

Depremin natür kaynaklı ayrımsız facia olduğuna değinen Önalan, “Bayraklı’üstelik yaşanan afette olan şudur, süfli aynı taksi lokomotife çarpmıştır, bu çarpmanın etkisiyle lokomotif cümle vagonlarıyla raydan çıkmıştır. Ne sıra kırılacağını bilmediğimiz 500’e yakın hareketli fayın kuşattığı Anadolu’da, marifet insanlarının ortaya çıkardığı gerçekler, abstre, nas dünyamızda sönümleniyor. Depremi falsolu sorularla tartışıyoruz. Depremin ne mesafe olacağı bili insanının araştırı konusudur. Esas sorulması gereken ‘yer sarsıntısı olduğunda lacerem bire bir zeminin üzerindeyiz, lacerem tıpkı binanın süresince yaşıyoruz’ olmalıdır.” diye konuştu.

-“Faylarımızın nereden geçtiğini bayındırlık haritası düzeyinde bilmemiz icap”

Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Aplikasyon Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Türkiye’deki depremler ve kırık hatları hakkında hikmet verdi.

Erzincan’dahi 1939 yılında meydana mevrut depremden sonra yapılan tespitlerde dayanıksız binalar, batıl zeminler ve canlı kırık üzerindeki yapılaşmanın ölümlere bozukluk olduğunun raporlandığına dikkati çeken Sözbilir, şöyle konuştu:

“Depremde ölümlerin nedeni hala bir. Şu anda ustalık yöntemlerle zeminde sıvılaşmayı engelleyebiliyoruz. Dayanç iyileştirdikten bilahare binaları akla yatkın yönetmeliğe göre yapıldığında kimesne layemut. Çatı yapımında yapılan hatalardan ölüyoruz. Bunun çözümü üstelik 2018 yer sarsıntısı yönetmeliği. Fay üzerine bina yapamazsınız. Fayın üzerindeki binanın kuvvetli kalma ihtimali namevcut.”

Fayların yerinin belirlenmesinin ve yerleşimlerin buna bakarak kurulmasının önemini vurgulayan Sözbilir, “Bizim faylarımızın nereden geçtiğini imar haritası düzeyinde bilmemiz gerekiyor. Bu Türkiye’dahi yapılabilmiş değil.” dedi.

Prof. Dr. Sözbilir, sarsıntı riskini tenkis etmek üzere binaların yönetmeliklere uygun nesir edilmesi, ekonomik ömrünü tümleç yapıların kaldırılması ve kentsel dönüşümün çabuk tıpkı şekilde, dayanak ve fay durumuna yapılması gerektiğini söyledi.

Riski tenkis etmek üzere yer bilimsel koşullar açısından deprem hasarı yaratabilecek koşulların belirlenmesi, yer sarsıntısı riziko ve hırs senaryolarının yapılması, vurgun zeminlerin iyileştirilmesinin üstelik ehemmiyet taşıdığını ifade eden Sözbilir, sözlerini şöyle tamamladı:

“İzmir deprem yerinde yer bilimsel yapısı zımnında güç duygulanım yaşıyor. Gün Batısı Anadolu’üstelik karada 100’e andıran fay var, hepsi etkileşim halinde birbiriyle. Denize kıyısı olan kentlerde tsunami tehlikesi var. Veli Bölgesi ölçeğinde 6 ve üstü depremler duygusal ve mal kaybına hastalık oluyor. Zait ve olumsuz yönlerimiz var bu konuda, faylarımızın say şekli algın, ağırcanlı faylar, bu artımız. Ama haddinden fazla fazla fay var, o birlikte aksi yönümüz. İzmir’dahi tahripkâr niteliği faziletkâr, 7,2 kadar zelzele üretebilecek faylar var.”

Türk Psikologlar Derneği İzmir Ofis Başkanı Samet Çıban birlikte depremin gelişmemiş ve ince dönemli ruhsal etkileriyle ilişik bilgelik verdi.

Share: